27 Kasım 2011 Pazar

'hayat'

Okları takip edip durma dedi hayat 
bir gün gelecek kaybolacaksın
bir gün gelecek okların yönü değişecek
kendin bulmak zorunda kalacaksın..

Eskisi gibi çocuk olamazsın oyuncaklar elinde
Hedeflerin  var onun yerine , anlamalısın
Artık birileri olmayacak elini tutan
Bisikletteki üçüncü tekeri bile çoktan atmışsın...

Sanma ki tek yol var hayatta tek bir ihtimal
Gün gelecek seçeneklr içerisinde kalacaksın 
Üzülme mahvettiğini düşünürsen herşeyi
Bazen kim olduğunu bile unutacaksın

Evet duygular önemlidir hayatta
Ama ara sıra  mantığını da duymalısın
Çok  maddiyatçı olma hiçbir zaman
Maskedir para, kandırılırsın...

Dedi ki kötü yazdığın sayfaları yırtıp atma bir kenara
Yaşadığın her dakikanla gurur duymalısın
Evet haklısın kolay değil insan olmak
Ama şükret insan olman gerektiğinin farkındasın..

26 Kasım 2011 Cumartesi

kahve.

Gelin bir kahve içelim , ama Türk kahvesi olmasın
içersem falıma baktırırım ,
inanmıyormuş gibi yapar inanırım
güzel bir şey söylerler ümitlenirim
2 kaşık nes-kahve  koyun bir kaşık şeker
fazlasına ihtiyacım yok
azına da razı değilim...
gelin bir kahve içelim
günümüz insanlarından bahsetmeyelim
hayvanlarından da
kendimizden bahsedelim.
bir cümle ben söyleyeyim sizin hakkınızda
bir cümle siz benim hakkımda
doğruyu konuşalım 9 köyden kovulalım hadi
elbet buluruz bir köy kabullenecek bizi
ya da oluveririz bir mülteci
kimliksiz olmayı hiç düşündünüz mü
ya da hiç olmamayı
ne kaybederdi siz olmasanız dünya
ya da biz ne kaybederdik yaşamasaydık buralarda
mesela 'bana sordunuz mu doğururken' diye bir savunmamız vardır ya hepimizin
sorsalardı ne derdiniz hiç düşündünüz mü...
neyse  ketıl da ısıtmayacağım suyu ,
uğruna beklemediğim şeyler bana zevk vermiyor
çaydanlığı ateşe koydum ...
yaklaşık olarak 10 dakikanız filan var
kahvem de bitti bitiyor..
gelin..
içelim..

ben mi konuştum kendimle...

şişşşş sus kendimi dinliyorum
saatlerdir şarkı söylüyor yeni başladı anlatmaya
neyin var ,dedim,
demez olaydım.

bir geçmişim ve geleceğim var ,
sorumluluklarım ve bir yandan da soğuduklarım var dedi.

e iyi, dedim
çünkü benim hiç bişeyim yok gibi.
iyiymiş.

yerin de olsam söylemezdim o lafı,
yaşamadın benim yaşadıklarımı.

 ne  yaşadın ki, demişim birden
yaşa-mak çok farklı bir kavram dedi
yaşa-y-abil-mek de apayrı

hay yaşa, dedim.

ben yaşa-dım
ama yaş-y-abile-me-dim dedi.

neyi, dedim

anı, dedi.
ben geçmişte tıkıldım kaldım
önümü düşünmekten bıktım usandım
sonra bugün şarkı dinlerken söylemeye başladım
farkettim ki çok uzak kalmışım dedi

neyden, dedim

derin bir nefes aldı daha doğrusu yine tıkandı

senden, dedi
iyi ki geldin, iyi ki buldun beni
yoksa gidiciydim diye korktum ben de
çünkü gidenler beni pek sevmez gibi....
ben gittim kendimden, sevdim mi sanki...

bir amacın yoksa, benimkilerin yarısını paylaşırım...

amaçlarımız vardır
yani bazen öyle derinden inanırız ki
en başında ne istemiştik onu bile unuturuz.
çünkü arzular başka istekleri doğurur.
her şey zamanla irintilidir
sen bir  ömrünü ayırırsın belki bir amaç uğruna
zaman seni başka isteklere de yöneltir..
sonra sapaklar koyarsın yoluna...
ana yolun tektir ama
ara yolların da geçerlidir.
önüne atılan taşlar,
lambasını yakamadığın sokaklar
bazen de güneşli havada ağaçlar seninledir.
kafan karışır.
kendin yaparsın bunu ,her şeyi olduğu gibi
fikir değiştirmek bizim yegane  yeteneğimizdir
sınavlarda da öyle
gerçek hayatta da..
derler ya ilk verdiğiniz yanıt doğrudur diye
bu tavsiye hiç bir zaman rağbet görmemiştir
insanoğlu bu şüpheyle beslenir
her yaşanmışlığın sonunda 
daha iyisi vardır diye beklenir
doyumsuzluk değildir belki ama
karakterlerimizin hiç tamamlanmayacağının göstergesidir.
amaçlarımız dedik.
yaşayamaz ya insan düşünmeden ne istediğini
saati kurmak gibi beklemek ne elde ettiğimizi.
uyanabilirsek ne ala, 
uyanamazsak kaçırırırz gösteriyi....
demem o ki;
ille gerçekleşecek diye bir durum yok ortada
ille mutluluktan dökmezsin gözyaşlarını sonunda
amaç dediğin bir süreçtir
kazansan da kazanmasan da
ben de bir sürü var onlardan geçmişimde ve şu zamanımda
ben de bir sürü var onlardan,
paylaşırım senle, eğer sende hiç yoksa....



25 Kasım 2011 Cuma

bana göre hayat onlara göre bayat..

yargılamayın bence.
herkesin hayatı kendine göre.
mesela kahve bağımlısı olabilirim ben,
diğeri alkolden kafayı sıyırmışken.
bana göre konuşmaktır belki gerçekleri en uç nokta
diğeri susarken hatanın karşısında
dedim ya yargılamayın
herkesin yaşadığı kendine
aşkı, hayalleri, saçmalığı...
deli de olabilirim ben sana göre
sıkıcı da olabilirsin sen bana göre
belki öpüşmek hiç bir şey onlara göre ortalık yerde
ama belki bu bir ayıp başka onlara göre
belki Adem yedi ilk elmayı benim dünyamda
belki Havva suçsuzdur bana göre
ya da belki bahane buldular ikisi için de olamaz mı?
yargılamayın kimseyi
utanmayın da öyle ufacık şeylerden
utanç var mıydı  bilinç olmadan önce
suç işlerseniz o başka
suçla hata kesinlikle aynı şey değiller hayatta
görecenin de sınırı var tabii.
yargılamayın da abartmayın da!

Notlar.

-Geçen gün ilk defa  şairlerin şiirlerinde anlattığı, insanların hakkını veremeden kullandığı, şarkılarda solistlerin anlam kazandırmaya çalıştığı şu sarı sonbahar yapraklarının sesini ilk kez gerçekten dinledim, daha doğrusu hissettim.Çünkü evren adeta her şeyi ayarlamıştı. i-pod umun şarjı bittiği için müzik dinlemiyordum parkta yürürken, çok fazla insan da yoktu sabah erken...Kahvemi de içmiştim ayıktı zihnim.Dedim ya evrenden torpilliydim.Öyle bir kitap mı vardı yanlış mı hatırlıyorum.Her neyse işte.Son olarak bence sonbaharda yapraklar sarı değil arkadaş, turuncu, basbayağı turuncu...

-Eğer The United Kingdom sınırlarına girecek olursanız bir gün ve hani öyle İngilizce filan da bilmiyorsanız yeterli derece korkmayın sakın!'Thank you' ve 'I'm sorry about it ' demeyi öğrendikten sonra her türlü iyi veya kötü durumda kullanıp anlaşılmanız daha da ötesi hoş görülmeniz mümkün.Yani otobüsten inerken binerken, kahve alırken, yemek sipariş ederken, yolda yürürken, canınız sıkılırken, müzik dinlerken, biri size bakarken 'thank you' deyin onlar sizi anlar.Buna ek olarak eğer çok büyük bir hata işlerseniz sakın ha üzülmeyin çünkü onlara göre yanlışlıkla omzuna çarpmanızla haftalara mal olacak bir hata yapmanız aynı şey ikisi için de 'I'm sorry about it 'demeniz buzları eritiyor daha doğrusu hiç bir zaman erimemiş olan buzlarını sabit kılıyor.

(25.11.2011)