29 Ocak 2012 Pazar

hiçbirimiz masum değiliz arkadaş!

bir reklam filmi metni gibi ,
'biri gelir her şeyi değiştirir',
dünyanızı,
düşüncelerinizi,
yaşam tarzınızı,
ahlak görüşünüzü,
aynadaki görüntünüzü,
suskunluğunuzu,
cümlelerinizi,
gülüşlerinizi
bakışlarınızı, aklınıza gelebilecek her türlü
bulunduğu kabın şeklini alabilecek her yönünüzü ,
bir çırpıda,
bir bakışıyla,
bir sözüyle,
bir şarkısıyla çabucacık değiştiriverir....
dersiniz ki yeniden doğdum
zannedersiniz ki işte ben buyum...
sonra o biri gider her şeyi mahvediverir!
insan ilişkilerinizi,
dünyaya yansıyış şeklinizi,
bütün olumlu düşüncelerinizi,
artı olan her şeyinizi,
taşan sevincinizi,
Mars'a uzanan enerjinizi,
kısacası hayatınızı,
sizi siz yaptığını zannettiğiniz,
ve o hayatınıza girdiğinde 'hoş geldin' dediğiniz tüm değişiminizi mahvediverir
ve sonra siz aslında fazlalıkları atıp kendi kimliğinize ulaştığınız anda
bu sefer benliğinize uzak hisseder,
belki yaşama küfreder,
nasıl biri olduğunuzu unuttuğunuzu fark eder
bu sefer başka birine siz gidersiniz,
yine reklam filmindeki metin farklı bir boyutta tekerrür eder;
'birine gidersiniz, tüm hayatını değiştirirsiniz'
yaşadıklarını yediremeyen  kişi bu kez başkalarının her şeyini değiştirir,
o rolü kendi üstlenir
başkalarının hayatı tam anlamıyla değişir...
aslında birbirimizin hayatlarını değiştirmeye çalışmaktan başka bir şey yapmıyoruz gibi
bencilliği bırakalım artık
ben buyum, o da o , şu da şu,
kabul edelim artık durum bu....

28 Ocak 2012 Cumartesi

anlat ki çözülsün dilim;)

bana hikayeni anlat..
bir sebebi yok, anlat işte dinleyeyim..
kendimden farklı bir hayat göreyim
o hayatta kendi yerimi bileyim
soru sormayayım sana
sen o kadar beni bil ki
direk cevaplarını anlat bana ...aslında, o da cevap gibi olmasın
doğal olsun , hani nasılsın der gibi olsun anlattıkların
öyle  vay be dedirtecek bir hikaye arama anlatmak için
ben doğduğumda çok tatlıymışım desen bile gülerim ben
ya da sıradan bir çocukluğum oldu de buruk bir gülümseme yerleşsin yüzüme
yani basit şeyler aradıklarım
huzur onda saklı ben buna inanırım....
ben böyle duramam oturduğum mekanlarda uzun süre
isterim ki sen de durama
içeceğimiz bir çaysa da gidelim başka sandalyelerde oturarak içelim
gözlerini dinlerim ben, sen anlat...
telefonlarımızı kapatır, aklımızı boşaltır sadece birbirimize odaklanırız
çünkü ben nefes alabildiğim zaman kendimden geçerim...
mutluluğu bardağa koydum, bu suyun içinde de ,
inanır sana onu içerim...
ama önce kendine inandır beni
hikayende gerçeği gördüğü gibi sarılır sana düşüncelerim..
ben isteyince severim,herkes gibiyim, inanmazlar ama şaka değilim:)
hayal kurmayı severim, sen de katıl isterim
ama önce sen şu meşhur hikayeni anlat bana....
sayfa atlamadan,
fazla da ayrıntıya kaçmadan...
ben kaldığın yeri işaretlerim ki
kalktığında benle devam edebilsin ellerin....

22 Ocak 2012 Pazar

O yollar, şu gerçek ve bu kafa yorar adamı...

Gittiğin her yolu geri dönemezsin
Bir ömür geçer önünde
Sen o ömre ait hissedemezsin
Yalnızlık böyle yapar adamı
Bir de ona bağlı olarak korkusuzluk...
Korkmazsan yalnız olmaktan, karşına çıkanları takmazsan,
Ne aileni ,ne sevgilini ,ne arkadaşını dinlemeyip yetmezmiş gibi  bir  yol bile  tutturamazsan kendinle tanrı arasında
Korkusuz sandığın bedenine, o bambaşka ruhuna sahip çıkamazsın...
O sen sandığın kişi alır başını gider,
O  yollardan geçer
Yollar dönülmez olur
Senin çarelerin biter
Öyle dımdızlak kalırsın...
Hayat öyle bir yol ayrımında bırakır ki seni
Super Mario'nun prensesi kurtaramadığı,
Kurbağanın prens olamadığı,
Superman'in uçamadığı,
Saatin 12'yi vuramadığı,
Uyuyan güzelin uykusundan uyanamadığı gibi öylee kalırsın....
Hoş mu?
- değil tabi..
Kötüyü düşünmek çok mu güzel?
-E değil tabii...
Fakat, her yolu geri dönemeyeceğini bilmeli insan
Her zaman bencil olamayacağını
ve yalnızlığın güzel olmadığını
Bunu biraz da insanın kendisinin yarattığını
Korkusuzluğun sonunun olmadığını
İnsanların zaman zaman başkalarına ihtiyaç duyduğunu
Bunun gurur değil insanlık meselesi olduğunu görmeli insan...
Ben hep negatif değilim aslında , bir kaç kişiden aldım bu eleştiriyi ama
Şimdi ben bu kıza her şey toz pembe, güneş sapsarı, kuşlar cıvıl cıvıl
otlar yemyeşil, çiçekler rengarenkmiş gibi davranırsam
Bu kız  yalandan gerçeklere uyuz olur,
Gerçekten yalanlar aramaya başlar,
Peki ben beynimi bu kaosa sokar mıyım?
-Cık , hiç gerek yok...

16 Ocak 2012 Pazartesi

boş-luk-tan

Halbuki düşünsen ben de pek sağlam pabuç değilim
Ama onlar da değil...
Yani siz...
Yani biz...
'Siz' dersem bencil olurum çünkü,
Hatta 'ben' dersem de...
'Onlar' dediğim zaman kibirli olurum
Oradan yine bencile bağlar zaten beni bencil  bilmek isteyen....
Her insan biraz bencildir dolayısıyla  da
söylenen sözler yalan olabilir.
Genelde sözcükler kandırmacadır!
Çoğu mantıklıdır  yani tek tek düşünüldüğünde,
Fakat: alakasızlık  bir araya geldiğinde illa bir anlam ifade eder
İşte bu yüzdendir ki  zıt kutuplar birbirini çeker
Ama yine eninde sonunda da  uçurumdan aşağı iter.....

12 Ocak 2012 Perşembe

İSTANBUL:BOŞLUK DOLDURMA SANATI

Herkes delirmiş burada..
Bir boşluk doldurmadır gidiyor hayatlarında.
Önce yolları dolduruyorlar, biri ötekinin önüne
diğeri öbürünün yanına, bazıları da bazılarının arkasına geçiyor ve bir gram yer kalmıyor
metrobuste mekanik hareket ediyorlar
duygu sıfır........
önce birileri inmeli ki, diğerleri binebilsin....
birbirlerini kalplerinin boşalmasını bekliyor insanlar
doldurmak için,
yani aslında bazen onu bile beklemiyorlar....
evlerinin duvarlarını defalarca boyuyorlar.
yeni gelen temiz gelsin diye
daha eskisinin boyası çıkmadan,üzeri lekelenmeden
kendilerine gelip silkelenmeden....offff....
sabah 6:45 ile 7arasındaki boşluğu hemen dolduruyorlar
sigara molalarındakileri de....
başkasının yerine geçeni hemen kabulleniyorlar,
başkası olan karakterlerini de!
hani kendilerini öyle dolduruyorlar.
şarkıları hatırlamayınca mırıldanıp duruyorlar
ne garip...
ruhları dolmuyor, mutlulukları.........huzur dolmuyor hayatları
göz pınarlarını hemen dolduruyorlar
Yahu  böyle mi İstanbul'un insanları..
Ya da İstanbul böyle mi yapar insanı?
Birbirine değer vermek yerine,
Onurlarını öylece atıveriyorlar..
Kadehlerindeki boşluğu,
gecedeki karanlığı,
evlerindeki yalnızlığı elbet bir şekilde dolduruyorlar..
Kimsenin etlisine sütlüsüne,
oluruna olmazına karışmak istemem, karışmayı da sevmem zaten ama
ben içimdeki boşluğu dolduramadım ya da sen mi alet olamadın İstanbul buna,
diyecek sözüm yok,
aşkolsun sana!

10 Ocak 2012 Salı

Düşünebilmek...

şimdi sen o kapıyı kapattığını düşün
yapılmazı yaptığını,
konuşulmazı haykırdığını
istemediğini  bıraktığını
bencilliğe ulaştığını düşün..
Düşün ki  herkes senden başka her şeymiş
hayat dediğin gerçekle hayal arasında gidip gelmiş
son  sözü söyleyebilmek çok da zor değilmiş...
kırık dökük kaldığını ama güçlü göründüğünü düşün.
yoksun , yani kimsenin hayatında yok senin gülüşün
sen kendininsin herkes de birilerinin
dünyan senin elinde 
başkalarının dünyaları  kendilerinin
ama bir araya geldiğinizde tek bir evrensiniz ,öyle düşün.
pervanelerin var etrafında ve sen hiçbirini görmüyorsun
esen hiç bir rüzgarı hissetmiyor
yağmayan karı kabullenmiyorsun
seni anlamayanları hemen yollayıp
 anlatmaya bile çalışmıyorsun...
düşün ki sen bile ne yapacağını bilmiyor
susmanın erdem olduğunu körü körüne kabulleniyorsun
o kapıyı kapattığını düşün
yapılmazı yaptığını,
haykırdıklarını sır yaptığını düşün ...
hata yapabilme hakkının olduğunu
herkesin bir zaman mutsuzluktan midesi bulandığını düşün
düşün ama unutma geçmişinin olduğunu ve geleceğinin seni bulacağını
korkma kimsesiz kalmaktan hiç bir zaman
görmüyor musun 'yalnızlık' insanın tanımı....





kalem keskindir...

Klavyenin tuşları yerine bir daktilom olsaydı daha çok havaya girebilirdim...Belki biraz film repliği yazmaya başlayıp yarım bile bırakabilirdim o heyecanla...Küstahlık etmeyeyim şimdi  kağıt da işimi görür açıkçası...Bütün olay hissedebilmekte.Bu playback yapan bir müzisyenin verdiği konserden ne kadar duygu alabildiği gibi bir şey...Kurşunun , kağıda değiyorsa yaşarsın....Her şey sana bağlıdır.O noktayı koyarsın susarsın...Üzerine bir gözyaşı dökersin , hikayeyi dağıtırsın..Kahve içersin yanında,biraz  rengini katarsın.....Saat tik tak demekten vazgeçer artık sen zamandan uzaklaşırsın...Ben bunları söylerim böyle konuşurum da , bana sen hep yaşar mısın der gibi etrafım.Yok ben yaşamam, sadece o dediklerim bazen uğrar bana.Bazen'leri çok sever benim bünyem.Bazen öyle bir dolar ki beynim, kalbim, ellerim , enerjim, patlayacak bir durum ararım, yazarım!  derim, yazarım bir gün  böyle bir şey olursa bana , yazamam...O ilk cümle bir türlü başlamaz.Çünkü bir şey olmuştur ya ...Zaten olmuş bir şeyi anlatmak kadar zor olanı yoktur.Açık, net eksiksiz ve gördüğün gibi anlatılmalıdır olmuş bir şey...Bir de olmadığını düşünsene oh kafa rahat.Hayal gücünle oyun oynamaya çık, seksek oyna, sobele kendini, sonra yerden yüksek de yen birilerini, en yüksekte sen ol , bir de ebe ol bir kaç zaman sonra.Ebe olmayı da hisset, gözün açık olsun , suratın tek...Ebe olmak zor iştir öyle herkese gelmez pek...Vazgeçmeyeceksin, savaşacaksın, dostunu düşmanını oyun da olsa göz önünde tutacaksın....Olmamış bir hikayeyi anlatmak tatlı gelir...Ne dersen de yalancı olmazsın, sonra yargılanmazsın, çünkü daha olmadı dersin, ama olacak, önleminizi alın yoksa günah benden çıkacak...Sonra o olmamış hikaye bir gün oluverince , dur şunu bir daha yazayım dersin...Bu sefer farklı alırsın olayı, doğru da yazmışsındır aslında yine, ama hikaye bambaşka olmuştur şimdi.Sonucu bile aynıdır neredeyse senin yazdığınla öncesinde.Suç onu  gerektiği gibi yaşayamayanda kalır...Sen aslında iki farklı yönden bakmışsındır; olmadan önce olduktan sonra, hani  görmeden yorum yapıp değiştirmek gibi sonra...İşin içinden çıkamayınca üç noktayı dayarsın sonuna....

Kahven bitmiştir dur yenileyip geleyim dersin...Sonra o gelmek için kılı kırk yaran periler kaçıverir sen dönene kadar.Oturur bütün o sesli sessiz harflerinin karşısında anlamsız anlamsız bakakalırsın..
-Nerede kalmıştım?

6 Ocak 2012 Cuma

Günlük Notlar...

Daha yaşadıklarımızdan öğreneceğimiz şeyler var* olmaz mı?
Mesela bir şeyi ne kadar beklersek o kadar gelmeyecek
Atı alanlar Üsküdar'ı geçecek
Haz etmediğimiz insanlar mercimeği fırına verecek
Müzik kavramı resmen mustasyon geçirecek...
Teknoloji artık o kadar ilerleyecek ki kapasitemi aşıp beni  tekno-özürlü hale getirecek
KOKU(parfume)  filmi gerçek olacak belki ve insan kokulu parfümler piyasaya sürülecek
Böylelikle 'kokunu özledim' tarzı romantik cümleler tarihe gömülecek
Twitter artık saçmaladığımın ve saçmaladıklarının farkına varıp kendi kendini imha edecek
Yepyeni sosyal paylaşım siteleri çıkacak, insanlar onlara hücum edecek
Üniversite öğrencileri okula resmen pasiflorayla gidecek
Yiğit Özgür istifini hiç bozmadan istikrarlılığını gözler önüne serecek
'Aklından bir sayı tut'la başlayan şimdi bile  unutulan  zihin oyunlarının yerini,
'Aklından bir doğrucu tut, şimdi 9 köyden kovdur' vb. gibi hayat, siyaset, hapishane oyunları alacak
ve daha midemizi bulandıracak neler neler......
Nasıl can atıyoruz değil mi bunları tecrübe etmeye  ...
Behramoğlu neler öğrenmiş yaşanmışlıklardan halbuki
Biz yaşanacak olanı tahmin edebildiğimiz halde bile susuyoruz ne yazık ki.....
*Ataol Behramoğlu'nun 'Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir şey Var' şiirinden yola çıkılarak yazılmıştır...





uyumaya çalışmadan önce bir kaç satır...

Kendimden korkuyorum bazen
Kazanamayınca kaybetmek yerine,
Hani her an mızıkçılık yapıp bırakabilirim oyunu diye
Küçükken sakladığım bu hakkımı
20 yaşımdayken çıkarır  kullanırım diye..
İki düşmanım çıktı kahve falımda
birisinin aynadaki benolduğundan hiç şüphem yok
ellerim kollarım bağlı,
içimde istek yok
dışımda isyan çok...
bir de hava soğuk bu ara
neyse üzülmeyeyim böyle her şeye
Allah için karnım tok....

5 Ocak 2012 Perşembe

Duyabiliyorsanız bunu kullanın arkadaş!

Dinlemek bazı insanlar için imkansızdır bazen,
Hani aslında dinleseler anlayacaklardır ama
Onlar sizi dinlemiş sayıp sizin yerinize hikayeyi kendilerine anlatmak isterler
Çünkü peşin hüküm çok daha kolaydır
Çünkü olayları kendi gözlerinden görüp öyle kabullenmek hep yaptıklarıdır
Yeni pencereler açıp temiz hava almak zor gelebilir kimi zaman
Kimi zaman da karşısındakini kıracağını bile düşünmeden vazgeçiverir mantığından
Dinlemek zordur,
Dinleyip  de anlayabilmek ise  uç noktadır 
Karşılarındaki kişi var gücüyle anlatmak isterken ne hissettiğini bir durum karşısında
İnsanlar bırakın dinlemeyi suçlayıcıdırlar aynı zamanda...
Uzun lafın kısası dinleyin insanları,
Hem de dinlenin,
Bu olayları eski bir Türk filmi haline getirmeye gerek yok ki

-Açıklayabilirim  Kenannnnn!!!!
-Ben  herşeyi anladım Leyla !!!! 

Neyi anladın pardon? açıklayabileceğini mi yoksa daha açıklamasına bile izin vermediğin kafanda kurduğun sahte hikayeyi mi?


4 Ocak 2012 Çarşamba

İzninizle içimi döküyorum yani aslında bu izni bile almama gerek yok da illa kibarlık yapacağım ya ...Sonuçta bu benim blog sayfam canım ne isterse onu yazarım , söylerim ,yerim, içerim, temizlemem, yatağımı toplamam filan, neyse konunun dışına çıkmayayım....Şimdi ben sabahtan beri Melis Danişmend'ten  'Bin Doz Öfke' yi,  Jehan Barbur'dan 'öfke'yi , Sertab Erener'den 'incelikler yüzünden'i  ve daha bir çok muadili şarkının sözlerini ta içimde yaşıyorsam bir sebebi vardır dedim, oturdum düşündüm....Çok düşünüyorum zaten o apayrı bir olay.Farkettim ki bu ara kafamı arkadaşlık durumları çok kurcalıyor, yeni yeni yelkenler açılıp, bazı hikayeler kapanıyor, gerçek diye sanılıp bazı oyunlar oynanıyor, ben hep böyle olurum diye düşünülüp gösterdiğim emek harcanıyor..Peki ben bunu hak ediyor muyum? Bence hayır  !Bakın dostlarım ben arkadaşlarımın ve dostlarımın fikirlerini önemserim, acaba bunu yapsam ne düşünür, şöyle desem yanlış anlar mı, onunla bişi yapsam öteki kıskanır mı ,şuraya çağırmayı unutursam bana kırılır mı , bununla onun arası biraz bozuk acaba kötü bir şey olur mu, o rahatsız olur mu, bu ağlar mı, o ne der, öteki üzülür mü , şimdi niye bana kötü davranıyor ki, yanlış bir şey mi yaptım yoksa yapacak mıyım, falan filan diye...Bunları düşünürüm çünkü arkadaşlıklarıma değer veririm, sizleri sonuna kadar oturur dinlerim, gerektiğinde paylaşırım düşüncelerimi gerektiğinde geri çekerim kendimi yine bu dediğim örneklerdn ötürü, gerektiğinde patavatsız olurum kalbinizi kırarım iyiliğinizi düşündüğüm sizin, göremedikleirnizi görebilme gibi bir ihtimali göz önünde bulundurduğum için, mutluluğunuza sevinirim, üzüldüğünüzde teselli ederim, sizi on yıl görmesem de kalbimdesiniz bilirim...Ama bir şey var ki çok üzülüyorum, ciddi ciddi bir iki dostumdan başka hiç kimse benim ne kadar hoşgörülü, anlayışlı ve ileri derece düşünceli bir insan olduğumun farkına varıp bana karşılığımı vermiyor, evet herşey karşılıklı değil bu dünyada özellikle arkadaşlıklarda fakar eğer ben kendimi bildim bileli böyleysem ve eğer benim  arkadaşlıklarıma verdiğim özveri hep aldığımdan fazlaysa ortada tamamen kalp kırıcı ve beyin patlatıcı  bir durum var demektir...Sadece saygı istiyorum bir de beni anlamaya çalışın....Dışarıdan deliyim meliyim belki ama ben hep böyleydim hayatınıza soktuğunuz zmanalarda da!

gecmis, gelecek derken bugunumuz gececek....



insanligin cozemedigi uc tane zaman dilimi var bence
hatta iyice dusunulunce onu da 2 ye indirgiyoruz sinsice.
yani oyle perfect tense lere
gecmisin gecmisine 
hayatin cilvesine hic gerek yok
dundeysen eger:
hayaller kurar,
hatalar yapar,
sorunlar yasar
aglar zirlar
arada bir guler
mutlulukten sikayet eder
rahat batmis gibi baska arayislara girersin.
peki ya muradina erer misin?
hayir.
BUGUN u yasiyorsan eger 
aslinda GELECEK icin yasar,
planlar yapar,
sayilar hesaplar,
paralar oder,
borclar birakir,
planlari erteleyip,
dakikalari kacirir
oh daha saat 10mus deyip
yastiga sarilir
oylece bugunu yok eder,
gelecegi kafana takarsin.
peki ya bugunu geri getirebilir misin?
hayir.
mutlu olma  kaygisindan once
gelecek kaygisi yasayan
sevip sevilme duygusundan once
10 sene sonraya bakan
simdi karnini doyurmadan 
aksama ne yiyecegini dusunen
gecmisine bakmayip 
her daim gelecekle ilgilenen
bugun kahkaha atamayip
ileride mutlu olacagini zanneden
milyonlarca insan var...
peki ya ben onlardan biri miyim?
hayir...
artik hayir....
            Yagmur S.

Çürük...



eski zamnlardan kalma bir radyo düşün
sonra hani çalışmıyor üstüne vuruyorsun
kalbimin üstüne  vurdum
dinlemeye çalıştım ses çıkarmadı çünkü
bazen hiç bir kelime bulamazsın  o boşluğa yerleştirmek için
bazen en anlmalısını seçmeye çalışırsın 
en büyük etkiyi yaratmka için..
Bu akşam çok uğraştım........
---
çürük...
aradığım kelimeyi dişimde buldum...
hani tatlı birşey yiyince acı hissedersin ya
meğersem dolgum düşmüş, dişim çürümüş
içim çürümüş....
güzel bir şey belirince hayatımda
tadına varamıyorum  kötüsünü de düşünmeden
bazen düşünmeden hareket edeyim diyorum
sonra onu nasıl yapacağımı düşünmekten yine ilerleme katedemiyorum.
çıkmaz sorulara cevaplar
dönülmez yollara , kestirme sokaklar
söylenmez sırlara farklı boyutlar
kaybettiğim zamana yepyeni dakikalar arıyorum
emin değilim gözyaşlarımdan da kahkahalarımdan da 
tek bildiğim alışmak zorundayım bu duruma,
Aynaaya baktığımda fazlasını görebilmeliyim artık 
Ne Sophi'nin dünyasındayım ben ,
ne de Alice'in harikalar diyarında...

   Yağmur Ş.