24 Nisan 2012 Salı

Ne siz sorun ne ben söyleyeyim:)

Soruları çok sevmem aslında...
Eğitim sistemiyle dolaylı olarak iki ayağımız hemen giriverir bir pabuca
Halbuki cevaplayıver değil mi? Yani;
biri sana normal, genel , art niyeti olmayan bir soru sorduğunda , cevap ver..
yookkkk olmaz,
ille bir karşı hücuma geçeriz deriz ki sence? veya sana ne ?  ya da önce sen söyle vs.
Sonra karşındaki kişi de söylemez ne var ne yoksa,
Senin de canın çekmez hani bir saatten sonra...


Kafamda tatlı tatlı toz pembe , limon sarısı, patlıcan moru, portakal rengi düşüncelerden olması gerekirken  soru işaretleri gezinmeye başlamışsa ve bu durum an be an  ilerliyorsa, ben orada 'duuuurrr bakalım' deyip elimi kaldırıyorum sevgili takipçilerim...Kaldırdım yani beş dakika önce.
Dedim ki bütüüün aklımı çevreleyen soru işaretlerine;
'Siz hepiniz birazdan çayıma  koyacağım bir çay kaşığı toz şekerden daha fazlası değilsiniz,
aslında siz şeker bile değilsiniz ve ben kaşığımı karıştırdığım , siz  çayla buluştuğunuz anda hemeeen eriyip gidivereceksiniz.Böylelikle kafam rahat rahat uyuyacağım bu gece...Merhametli bile davrandım hadi yine iyisiniz'


Gittiler...
Ben de gitmek istiyorum bir yerlere..
Kahvemin yanına kahvesini koyabilecek,
Ben SORU sormadan iki çift laf edebilecek,
Suskunluğumu bile dinleyebilecek birilerinin olduğu bir yere..
Öyle bir hayal olsun ki bu, 
Gerçek gibi..
Böyle aşağıdaki dünyaya bakabilecek olayım aydan,
Hafiften bir müzik gelsin arkadan (bak mesela karşı komşunun bangır bangır çaldığı plaklardan biri olabilir Tanju Okan'dan-
Bu akşam çok efkarlıyım 
Kalbim neden kan ağlıyor 
Bunu bir bilsen sevgilim 
Güneş solgun gündüz gece 
İçimde sen bir bilmece(farkettiyseniz şair burada yine sorulardan bahsediyor) 
Izdırabı heceliyor 
Sensiz yalnız sensiz içim 
Gözyaşlarım yağmur gibi 
Yanağımı ıslatıyor 
Kollarım bekliyor seni 
Öpsem ellerini 
Yine de sana hasretim .....)  lalalaralaalalraaa


Resmen oturduğum yerde bir çilingir sofrası kurulabilsin istiyorum
İçmeyeyim ama önümde bulunsun....
Tersten de bakmıyorum tam düpedüz de bakamıyorum hayata
Bence kaçırdığımız ve farkında olmasak da yakalamaya çaıştığımız,
yetişmek için uğraştığımız gizemini hala koruyan bir şeyler var
Bilinmezin peşinde geçiyor bu yıllar söylemedi demeyin
Hiç bir zaman hiç kimse tam anlamıyla bir soruyu cevaplayamayacakken
siz bence insanlar üzerinde sorunlarınızı denemeyin
çözüm odaklı olun 
cevap odaklı olmayı boş verin
çare sizseniz,
sizsinizdir...
daha üstüne sormaya gerek yok
ne bir adım bekleyin insanlardan
ne de geri gidin korkmayın olacaklardan
başka türlü bir gıdım ilerlemez durumlar asla
çünkü herkesin derdi başka
ve herkes bir farklı bakar aşka...




9 Nisan 2012 Pazartesi

yine sıkıntılar..

Şöyle derin bir nefes alayım diyorum,
Hani gözlerim boşlukta kalmasın,
Ellerim boş durmasın,
İçim böyle ferahlasın
Yüzümdeki gülücükler tam kıvamında parlasın
Dinlediğim şarkılar böyle beni oynatsın
Sustuğum zamanlar da etrafımda birileri güzel bir şeyler paylaşsın istiyorum,
Yani ben de istiyorum ki  sizinle böyle bütün + elektronlarımı paylaşayım fakat,
Sonra çalar saatim çalıyor
Yapmam gerekenleri hatırlıyor
Kahvemi koyuyor
Her zamanki moduma geri dönüyorum...
Ya ben aslında sizleri seviyorum
Ne size zararım var benim
Ne de öyle sizden zarar görüyorum
Fakat ne hikmetse ne sizinle ne de kendim bu işi olduramıyorum...
Hem gidişatıma anlam veremiyor,
Hem işleri yoluna koyamıyor
Hem bu arap saçını çözemiyor
Üstüne bir de düğümler atıyorum
İnanın bana deniyorum,
Ama biraz susun kendimi dinleyeyim
Hem de derin bir nefes alayım diyorum......

3 Nisan 2012 Salı

karışıksa boş ver.

Kafanı karıştırıyorsa o iş bırak,
Sen  zorlasan da  o siyah, beyaz olmayacak...
Susuyorsan reddediyor demek ki bünye konuşmayı
Sus sen, önemlidir bünyeye saygı.

Kafanı karıştırıyorsa o iş sahiden bırak,
İstesen de o hikayeyi tek bir taraf yazamayacak..
Bırak elindeki şarabı içme rakı makı
Alkol kana karıştıkça anlaman imkansızlaşacak.

Kafan karışıksa bence etme inat
Hayat zaten sana sabırlı olmayacak
Nedenlerini sonuçlarını koy dinlen bir kenarda
Bazen kim olduğuna bak  kendi aynanda...

Elimde değil

Elinde olmadan insanlar düşünemezler
Yani düşüncesizlik bir ' elinde olmadan' durumudur,
Siz sebep sorarsınız onlar, elimde değildi der
Elinde önceden olup da sonradan olmayan nedir o da hiç bilinmez
Birisi gelir yapamıyorum 'elimde değildi' der
gider, hiç bir şeyi olmadığı için...
Elinde olmayan karakterleridir belki
Yani der ki sana
Ben karakterimi  şekillendiremiyorum
Elimde olsa şekillendiririm ama olmuyor 'elimde değil' der.
Çünkü bazılarımızın kişilikleri görünmez yaratılmıştır
Ya da çift
Yani aşık olurken elindedir görünür, sevemezken artık değildir.
Birileri elinde  olmadan kavga eder trafikte, kavga çıkarmamak elimde değildi , der
hani kavram da elinde olmaz bazen
sonra ben mesela bir şeyden vazgeçerim
Derim ki 'elimde değildi' ikisini birlikte yürütmek
sanki teki elimdeyken yürütebiliyormuşum gibi
dedim ya elinde olmadan bir düşüncesizlik durumudur
Seni, karşındakini ve belki de hayatını etkileyen
o bana 'elinde olmadan' geldi kötü laf söyledi
kötü söz sahibine aitti
ama o elinde olmadan bunu da reddetti.
Öyle yani bu işler
Elinde değildi dersin, olur biter.

Notlar.

Ya olursa, ya da olmazsa?
Hiç düşünmezsen sen bunu
Soru sormaktan ilerleyemezsin
Kendinden bile emin olmazsan
Olduğun yerde kalır, geri bile gidersin..
Gereksiz cümlelerinden vazgeç,
Pek de  anlaşılabilmiş değilsin
Saatine bakıp durma en iyisi
Zaman geçse bile sen
Yine aynı yolda gidersin...





2 Nisan 2012 Pazartesi

laylaylom

'The Vow' Bizim Türkçe'ye çevirdiğimiz haliyle 'Aşk Yemini'.Uzun zamandır romantik film izlemeyen daha doğrusu adam gibi bir film izlemeyen bendenizi çok derinden vurdu.Konu genelleme yaparsak her zamanki  aşk meşk falan filan.İşte bu kıt düşünceli romantik olmayan insan bakış açısı.Konuda özele inilince dikkat çekilesi olan yer ise gerçek bir hikayeden alıntı olması yani bu yaşanılanların, duygunun ve görünen köy kılavuz istemez olaylarının gerçek olabilecek potansiyelde olması.Zaten benim bir süreliğine dengemi bozan da bu oldu.Hani aşkın (hani şu herkes tarafından en az 3 kez tanımı yapılan ama bir türlü asıl anlamı ortaya çıkmayan ve bir asır daha da en azından çıkmayacağı açık ve net olarak bilinen  şirin görünümlü şeytan şey)hah işte onun var olabilecek kapasitesi olması.Yani aslında ben aşk diye bir şeyin varlığına inanmazken dünyanın bir yerinde herhangi bir yerlerde gerçekten var olmuş  bir çiftin bunu yaşamış,  kendilerini bir takım olaylar çerçevesi içinde bulmuş,ve tüm bunlar üzerine onları konu alan  bir hikaye yazılıp film oluşturulabilmiş olması, bana 'E be yağmur senin yaptığın da iş mi , geyik muhabbetiyle nereye kadar bak insanlar daha ne yapsınlar seni inandırmak için 'dedirtti...Kısmen doğru olsa da benim de kendime göre sebeplerim var tabi.Sebepsiz bir olgu olmaz .Ufacık da olsa bir yerlerden hayatı erteleyeceksek de sebepleri yakalamak lazım illa ki.Hani bir insan boş boş oturup sadece bir noktaya bakıyorsa bile bir sebebi vardır besbelli.Benim bazen inancım kuvvetleniyor bazen sönüp gidiveriyor.Ağzımdan çıkan iki kelimeye bakan birileri var ama o iki kelimeyi de anlayan az.Konuşmamı seven bir kaç kişi var ama bana bir şeyler anlatmak isteyenler  genelde olmaz.Beni görünce ne haber nasıl gidiyor diye soranlar var ama cevabını adam gibi dinleyen bir elin parmak sayısından fazla olmaz.Kısacası karşıma çıkan çok insan var ama yanımda duran az....Şimdi bu yazının sonu gelmiyor gelemiyor nedendir bilinmez ama bu sefer en azından bu yazıyı  sonunu getiremediğim için taslaklar bölümüne atmayacağım, kaldığım yere kadar okursunuz.iyi geceler.(kaldım:))