30 Ağustos 2012 Perşembe

Belki de hiç kalmayız..

Güvenmeyin bize..
Çünkü biz gideriz.
Baktın olmuyor, kalmıyor herhangi bir şey yapabileceğimiz,
Gideriz...
Yok öyle hemen değil bu söylenenler..
Önce biraz şans veririz..
Arkadaşlarımıza, hayatımıza, hayallerimize, duyduğumuza, gördüğümüze, yaşadıklarımıza, kısacası bizi çevreleyen her şeye biraz şans...
Ama eğer bir bir kalbimiz kırılıyorsa, biz de artık biteriz.
Bazen güle oynaya gideriz,
Bazen istemeyerek bitiririz.
Kimimiz ayrılığı yalnız seçeriz,
Kimimiz alır yanına birini,
Terk etmeyi bile paylaşmak isteriz.
Çünkü aslında biz bunu istememişizdir,
Ama durum bunu gerektirmiştir...
'Hem bu durum dediğimiz de nedir, bizi böyle her istediğinde sürükleyemez'.diye bağırmak istemişizdir,
Ama ardımıza bir an dönüp baktığımız an kaoslar yine bizi buna sürüklemiştir.

Yaşımız kaç olursa olsun fark  etmez bu.
Gidesimiz gelmiştir bir kere...
Aklımızda özgürlük vardır belki , belki bir yaşama telaşesi, mutlu olabilme düşüncesi,  yeni yerler keşfetme dürtüsü, daha iyi olur önsezisi...Bütün bunları koyarız valizimize , hatta bazen küçük bir sırt çantasına bile sığabilir binlerce düşünce.. Alır başımızı gideriz..Öyle bir gideriz ki hesap sorulmasına bile vakit kalmaz ki zaten anca böyle gidenler gerçekten gitmiş olurlar, diğer türlü bir anlamı bile olmaz.



Dedim ya bazen bir kaç kişiyiz...
Yanlış anlaşılırız, düzeltmeye çalışırız ve yine anlaşılamadan gideriz.. Çünkü fark ederiz ki herkes kendine doğru, biliriz ki her hareket sahibine mantıklı, biliriz ki bazen acı da olsa bazı gidişatların sonu olmalı.


Kaybedecek bir şeyimiz yoktur bazen ve belki de hep bu yüzden gideriz. Kalsak daha iyisi olmayacaktır bunun bilincine olmayı pek de sevmeyiz..

İnsanoğlu bu doyumsuzdur, hep daha iyiye, hep daha güzele ulaşmak isteriz.Aklımızda kalır çünkü sonra, keşke kalmasaydık da gitse miydik?
Susmasaydık da söylese miydik diye kendimizi mahvederiz.

Derin bir nefes alır ve kararımızı veririz.. Bize öyle sonsuza kadar filan güvenmeyin, gidebileceksek gideriz...Hem öyle bazen tek söz bile etmeyiz, bazılarını deli ederiz.Kimileri bir açıklama bekliyorken henüz, çoktan biletimizi alıveririz.

Öyle bir gideriz ki , bir saniye bile aklımızdan geçmeyebilir geçmiş günlerimiz, bir saniye bile aklımızın ucuna gelmeyebilir gelecek kaygılarımız...Eğer hak etmişsek gitmeyi, kimseye bir şey sormayız....Kaybedecek bir şeyimiz kalmamışsa kurtarmaya çalışmayız..
Hepimiz birbirimiz gibiyiz aslında.
Yeni bir hikayenin içine girerken sanki hiç çıkmayacakmış gibi,
Elimiz boş gelmeden planlar ve hayaller doldururuz çantamıza...
Sonra bir bakmışsın misafir gibi oturuyoruz koltukta...
İyisi mi tokuşsun kadehlerimiz..
Nasıl olsa kısa sürebilir ziyaretimiz...

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Ter(A)zi kendi söküğünü dikemez...



  Tatilim ben pek tatmin olamadan bitti.Sahilden  izler var hala, güneşten , sıcaktan, sevdiklerimden okuduğum romandan ...
   Yine bir şeyleri telafi etmeye çalışmalar, yepyeni kararlar almalar, önümüzdeki aylar için planlamalar, ama ne derim ben hep ;ter(A)zi kendi söküğünü dikemez, iyice parçalar.Hata yapsam da ders alsam da , gün geliyor unuturum ne dersi aldığımı, tekrar yapılmayan şey unutulur ya hani. Basite indirgeyelim bunu,  yabancı bir dili öğrenmek gibi hayat .Neyse ki saatlerle  değil de saliselerle yaşamamız gerektiğinin farkındayım bu ara .Dünyamıza misafir ettiğimiz her salisenin değeri var hemen algılayamasak da. Sabahın en erken saatlerinde kalkabilmek zordur mesela.O saatte vücudunuzu ürperten denize girebilmek de .Hatta geceye kaldığı yerden devam edip sabahlayabilmek de zor gelir bazen.Ama değer. Hepsini severim.  Alarmımın sabah 4te çalıp beni uyandırmasını da ,uyuyakalıp gecenin bir yarısı istem dışı kalkmayı da. Her saatin ayrı bir gizemi vardır hayatta. Siz farkında olmadığınız her dakika, yeni bir şey  ekleniyordur ruhunuza.
* 'Denizi ve güneşi,en erken ve en geç saatlerinde yaşamamış olanlar daima ortalama insanlar olarak kalacaklardır' (Buket Uzuner)

    Oldum olası hissettiği gibi görünebilen bir insan olamadım.Ne gözyaşlarımı olması gereken zamanlarda akıtabildim ne de gülücüklerimi hak ettikleri zamanlar da paylaşabildim...Öfkeli olduğumda birine bağırabilmeyi ben de isterdim.Olduğum gibi göründüğümün yanı sıra hissettiğim gibi davranabilmeyi yani. Kendime nasıl bir deniz yarattıysam uçsuz bucaksız gibiyim.Sözüm ona açık sözlüyüm, ama sorun herkese ,açık denizdeyim...Kimsenin bilmediği ne hikayeler biliyorum, ne insanlar tanıyorum, ne hayaller kuruyorum, çeşit çeşit düşler içerisine giriyorum.Kendimle hesaplaşmalarımı yalnız yaşamalıyım..Kimse rahatsız etmesin, yorum yapabilmesin diye. Eleştiriye açığım ama önce kendimi eleştireyim diyorum.Başkalarından rica edene kadar  ben aynayı  kendime tutayım diye..Biliyorum..Etrafımı tanıyorum... Hangi durumlarda nasıl yaşamlarımızın olduğunu, nasıl bir oyunun içine sokulduğumuzu görebiliyorum.
*'Zaferin olmasam da aydınlığın insanıyım..' (Buket Uzuner) Bütün sınavları veremesem, tüm yarışları kazanamasam da ışığı gördükten sonra ulaşmak için her türlü yola varım. Doğrunun yanında olurum..İçimdeki sıkıntılar git gide büyüse de korkmuyorum.. Çünkü alıştım artık. Değişime ayak uydursam da , içimdeki şehirde aynı hayatı yaşıyorum..
*'Bütün dalgaların derinde boğuştuğu büyük bir göl gibiydim ben, hala öyledir...'(Buket Uzuner)


Şimdi emin adımlarla kurguladığım dünyaya doğru yürüyorum...İçimde kimseye öfkem yok, kaybolma endişem, kırılma düşüncem yok...Hiç bir sebepten dolayı ağlayasım, kimseyi  de unutasım yok..Hayatıma giren herkesten dakikalar çaldım ben, onlar da benden...Bir şeyler paylaştık isteyerek veya istemeden.Bildiğim tek şey hayatımda kimler için endişeleneceğim gerçeği.Durup da şöyle bir etrafına bak, hiç durur mu sanıyorsun bu saat? Katabildiğin kadar renk, bulabildiğin kadar çeşitlilik kat....Aslında sabah uyandığında aklına gelenlerle yaşanmalı hayat..

                                        Not:Buket Uzuner'in 'Yazın Öyküleri' isimli romanından alıntılar yapılmıştır.
                                                                                                 Yağmur ŞİMŞEK


27 Ağustos 2012 Pazartesi

Gitseniz iyi olurdu...


Kış çoktan bitmişti.
Hırkalarımızı atmak için heyecanlıydık.
Onlar bize dediler ki gidin.
Gidin, kendinizi kurtarın vakit varken.
Sonra ben sana döndüm, soran bakışlarla
Sen benden daha endişeli görünüyordun hala...
Sonra, kalmak istediğini düşündüm.
Kendime dedim ki, benim ne işim var o zaman uzakta.
Önümüzde koca bir yaz vardı,
Güneş vardı, belli ki terleyecektik. 
Sıcaklık gittikçe yukarı çıkıyordu hatta...


Aslında istesem gitmeme izin verirdin,
Ama ben seninle susmayı tercih edebilirdim.
Bunu bildiğinden , değişiklik için tek kelime etmedin.
Kış çoktan bitmişti...
Bikinilerimizi ve şortumuzu giyip denize açılacaktık,
Açıldık da...
Ama sen hep görüş alanının  içinde olmayı tercih ettin,
Ben gidebildiğim kadar gidip,
Sonra yine yanına döndüm.
Belki sen de gelseydin, daha da giderdim.
Ama bir bildiği vardır dedim.
Bu arada bize onlar gidin demişlerdi.
Ve ben soran gözlerimle sana baktım,
Sen sustun, cevabını bile bile benden sakladın.
Sonra ben kendime üzülme dedim.
Muhtemelen uzaklaşmak için doğru zamanı bekliyordur ,
Terk etmek kolay değildir, o da bunu düşünüyordur diye yineledim.
İkimiz için kurduğum eğlenceli yolculuktan bir süreliğine vazgeçtim.
Benimle istediğim yere gelirdin,
Eğer  sen de isteseydin...

Bilenler biliyorlardı, gidin demişlerdi.
Dinlemedim, dinlemedik...
Koca bir yaz geçmişti ve ben yine aynı yerdeydim,
Sen de öyleydin ama rahatsız olan bendim..
Düşüncelerimizi paylaşabilirdik birlikte, başka birileriyle...
Duygularımız,
Duygularımızı bile aktarabilirdik gitseydik.
Farklı olurdu  bazı günlerimiz,
Ve  yalnız kalmazdı hayallerimiz.
Gidin dediklerinde gitseydik,
Yani ben gidelim dediğimde,
Sen susmayı tercih ettiğinde gidebilseydik,
Başkalarının bize yorum yapmadığı saatlere
İçi boş olmayan sözlere,
Sonsuz huzurlu maviliklere kendimizi atabilseydik eğer,
Bekli şimdi birimizden birinin eli, diğerimizin elini tutuyor olurdu
Demem o ki,  doğru zamanda benimle gitseydin, dünya yaşanır olurdu,
Sen dedin ki    'Yalnız gitmeliyim ben...'
Anlamadım sana ne oldu,
Emin misin sahiden?

                                                    Yağmur ŞİMŞEK





15 Ağustos 2012 Çarşamba

Yukarı tükürsen de aşağı tükürsen de aynı, en iyisi tut içinde...

       
  Başından belli miydi ki böyle olacağı..Kendini suçlama burada olduğun için.Aksine bırak şükretsin herkes, iyi ki varsın diye.Çünkü senin gibi bir tane daha yok.Senin gözlerinde parlayan güneş tek, aklından geçen düşünceler fena değil, hayallerin tatlı, işin gücün sevmek, hayat sana göre müşterek, kim ister ki böyle birinden vazgeçmek, ya da hiç dünyaya getirmemek...
İsyanlarında haklısın belki.Doğru,yalan dolanın içinde kalmışsın.Doğru,ülkende bile zaman zaman yabancı olansın, kendini belki kimsesiz sanmışsın veya bir şekilde o mantığa takılmışsın, tabi bütün bu düşüncelere tek başına kapılmamışsın..Belki sen kapılarını kapattın, ya da yüzüne kapatılan kapılardan da sıkıldın.Belki yaptığın hareketlerle övünmedin ama politika ve siyasetten bıktın usandın.Demek ki öyle derinden  , insanların iki yüzlülüğünden, samimiyetsizlikten, ortada dönen oyunlardan, körebeleri geçtim sen ebe olmaktan yoruldun ki kalktın böyle bir şey yaptın...
     O zaman müzik dinle..Bak çok ciddiyim , benim için bir dene...Hadi lütfen bırak o elindeki çiçeği, dalında kalsın...Hem koparırsan şimdi onu, kendini kurtaramazsın.Senin benim gibi zararsız bir can daha eksilir sadece,bütün o  lanetlik  suretler mi kalsın.Elinde senin gibi çiçeklerle değil de tüfeklerle vakit geçirmek isteyen sebepsizlerin  mekanındasın.Hem niye onların işini kolaylaştırasın.Düşünen insana ihtiyacımız var bizim.Zeki olabilirsin belki ama ben o zekaya var demem kullanılmadıktan sonra...Sanatçı ruhun var senin, tiyatrocu yanın, ressam yaratıcılığın, milyonlarca notaların...Tarafını seç...Ya ufkun yolcusu olacaksın ya bağnazlığın..Ölüme götürdüğün o yolları kabul etmiyorum...Her geçen gün bir sürü masum insan, yaratıcı beyin, sanatçı kişilik,  muhteşem karakterler tanışıyor ölümle.Ama daha ölmeyi bile becerebileceğini sanmıyorum..Bırak bir gün bu hayattan çekip gideceksen de seni bilmeyen yedi yabancı biri de gözyaşlarını senin için akıtsın.Bak Kenter'e. Uzattığımız ellerimizi tutarak bastı hayat merdivenin son basamağına ama sanatın değil.Sanat ölümsüz diye belki de bir çoğu  aşıktı tiyatroya, sinemaya, sonu var diye değil..İnanmak farklı bir meziyettir ilgilenene.İnançlarını tut ki hiç biri kaybolmasın..
     Müzik dinle..Açılırsın...Bak bu şarkının.. Hem de tam şurasının sözleri...
'Yaşamak dopdoluydu akan pınarlar gibi
İnanmayanlar beklediler
Umutlarını borç verdin, cebinde hiç kalmadı
Dostların anlamadılar
Sen hep kendine önlemler aldın
Ben kendime yasaklar koydum
Önümüzde barajlar var
Bu su hiç durmaz
Bu su hiç durmaz'


laralayylamlaraylaraylammm.........
Demem o ki, siyaset kendini kalmadı ülkeyi yedi bitirdi, bazılarını kayırdı, çoğunlukla kayırdı.YÖK,öğrencileri ve velileri ,yeni yeni sınav sistemleriyle, değişiklikleriyle, e tabi yine kayırdıklarıyla, suçladıklarıyla, iğrençleştiği zamanlarıyla mahvetti.Terör dehşet saçtı, gözler önünde insanlar can verdi, kanlar saçıldı ,kanlar etrafta, kan var, kan ağlıyor insanlar.Aileler kendi içlerinde söndüler, örflerinden adetlerinden kusturdular, belaları çektiler, kadınları mahvedip,marifetmiş gibi övündüler... Maddi kayıplardan manevi yıkımlardan bahsetmiyorum bile....Haklısın sanırım, burası biraz terkedilesi bir yer, çok tırt bir durum, kabul edinilemez  bile hiç bir aksi yorum.... Sen müzik dinle...Ben çoktan her zamanki albümümü koydum...Durmaz diyorum..Durmaz...Öyle işte...


Not: Müşfik Kenter'i saygıyla anıyorum.

12 Ağustos 2012 Pazar

.......


Sormayın bana.
Eğri mi daha iyi doğru mu?
Kalbin biraz olsun dolu mu?
Çiçeklerin var mı,
Düşüncelerin renkli mi?
Ya da sorgulamayın neden bu kız garip biri.
Biliyorum güzel değil, ama öfkeliyim..
O'nun yüzünden gerçekleştiremediğim tüm hayallerim,
Boğazımda tıkanıp kalan cümlelerim
Söyleyemediğim tüm şarkılarım,
Kaç senedir kaçırdığım mutlu dakikalarım yüzünden öfkeliyim..
O'na kendimi açıkça anlatamadığımdan belki,
Ya da beni açık açık anlayamadığı için,
Sözlerimi uçurduğu, yazdıklarımı da okumadığı için,
Bana inanmak yerine  bambaşka insanlara inanma kapasitesi olduğu için öfkeliyim...
Öyle bir kız tanıyorum ki yıllardır hayatına teğet geçen bir huzuru var.
Tam unuttum derken yine yakalıyor anılar.
Ve ben o kızın yüzünü güldüremediğim için endişeliyim.
Kırgınlığını gideremediğim
Gözlerine ışık koyamadığım  için de mutsuzum.
Yani bence sormayın bana.
Merak etseniz de etmeseniz de
Ne size verilecek bir cevabım
Ne anlatacak zamanım
Ne de bütün bunları her seferinde yeniden yaşamaya halim var.
Sormayın bana , minnettar olurum.
Farkında bile değilmişim meğer ama yoruldum...