17 Kasım 2012 Cumartesi

ÜFLEYİN GİTSİN!

ÜFLEDİM GİTTİ!

Aslında olmaz da , ama hani bir ihtimal olur da ne düşündüğümü merak ederseniz diye anlatacağım aklımdan geçenleri, birazcık hissettiklerimi, çokça üzüldüklerimi , hani benim gözümden dünyayı ,sizi...Belki  bazı söylediklerim  hakkınızdadır, belki bazı eleştirilerim biber tadındadır.Sizi balona bindirtip tüm şehri dolaştıracak tatlı mı tatlı sözlerim de var ama zamanla bunlar hep. Hani olur da kale alınırsam bilin ki kimse annesinin karnından mükemmel doğmamıştır.Lakin bakınız mutsuzuz.Konuştuğum   üç kişiden iki kişi mutsuzuz. Ben o üç kişilerle konuştukça ve o iki kişinin biri hep ben olunca sonra dönüp bir de bu durumu kendi iç kişime sorunca bu durumların düzeleceğinden ben bin kat daha  umutsuzum.Sonra ufak bir gözlem yaptım.Ufacık.Yani okuduğum üniversiteyle, yaşadığım çevreyi kapsayan bir gözlem alanı. Öğrendim ki kendimizi dünyanın merkezi sansak da o devir geçti kapandı bitti.Başkasının yaptıklarına saygı duyulmayan, insanların kendisini güncellemediği, geçmişe takılıp kalıp, geleceği düşünmekten yorgun düşüp, ufacık bir olayı takıntı haline getirip, bol bol  zaman katili olup, sonucunda verimli olamayıp, mantık dışı, seviyesizlik içi , öğrenme arzusundan uzak, ama dedikoduda bilirkişi, öksürürken boğulsa bile suyunu içmeye üşendiği bir dünyada düşünsel olarak bir hayat yok.Tavuk gibi yaşayıp tavuk gibi ölmek açıklaması bile iyimser kalırdı bu duruma.Ateş olsak  cirmimiz  kadar yer yakabileceğimiz bir durumdayken bütün cümleleri kendimize yönlendirmenin sebebi çok ama sağlıklı bir açıklaması yok.   
          Neden mutsuzuz, ya da mutsuzlar,bazıları neden çizginin öbür tarafındalar? 
     
    -Dersleri/işleri dışında zamanlarını harcadıkları bir meşgaleleri yok.Hobi(hobby) sadece bir saç jölesi veya şampuan markası değildir.Sürekli uğraştığınız veya çalıştığınız sorumluluklarınızın dışına çıkıp bazen kafanızı boşaltmanız gerekir.Kafanızı boşaltmak uyumak veya biriyle yemeğe çıkmak da değildir.Beyniniz sıkılmış olabilir.Ona uğraşacağı başka şeyler verdiğiniz zaman , gün gelir sizi anlayabilir.Bu bir koleksiyon , bir müzik aleti, bir kurs, bir gazete müdavimliği , bir şarkı, bir kitap, şiir, spor, yemek yapımı vs olabilir.   
        - Bir diğer sebep de aynı insanlar.Kendinize bir insan belirleyip onunlar aklınızdan geçen, hayal ettiğiniz ve planladığınızı her şeyi yapmaya çalışmayın. Bırakın yedi günün 24 saatinin  bazılarını ayrı geçirin hatta bazen hepsini, hatta bazen üç katını filan. Çünkü bu hep böyledir. Karşınızdaki insanla oturduğunuzda aynı konuları konuşmaya başlamış, güldüğünüz olaylara artık gülmemeye başlamışsanız o arkadaşlığın  son kullanma tarihi geçmiş demektir.Bir kısmımızın sürekli  görüştüğü üç beş kişiden başka arkadaşı yok.Çünkü olsun istememişler, çünkü o üç beş kişi onlara yetmiş, ama kaçırdıkları bir nokta var ki sadece üç beş kişi herkese yetmek zorunda değilmiş.İstedikleri kadar atıp tutsun, sözler versin insanlar, kimse kimsenin TEK arkadaşı olamaz ebediyete kadar.Bırakın bazılarıyla eğlenmek güzelse onu başka sebeplerden ötürü yargılamayın, eğlenin, gezin tozun ve gidip sırrınızı güvendiğiniz kişiye anlatın.Şimdi ben öyle herkese de hemen güvenmeyin diyeceğim de bin yıllık dostluklar beni yüksek mahkemede yargılayacaklar diye tırsıyorum:)   
    -Zamanım yok diye sızlanmayın.Çevremde bazıları var hiç oturmuyor, bazıları var çok oturmaktan bile sıkıldım diyor.Hangisi doğru bilinmez ama savunduğum bir şey var ki üşenmek insanı yaşlandırıyor.Aklınıza bir şey geldiyse, dışarı çıkıp bir sorunu halletmeniz gerektiyse, aradığınız peynir bu markette değil iki sokak ötekindeyse üşenmeyin. Enerjinizi toplayın ve işlerinizi halledin.   -Çok özel bir sebebiniz yoksa insanların geçmişini inceleyip araştırmayın.O an tanıdığınız kişiye odaklanın ve o günden sonrasına bakın. Bu sizi yorar. Ona da afakanlar basar.Kafanızı bu durumlarla meşgul edip beyninizi yormaya gerek olmadığı gibi, daha önemli konular üzerinde düşünebiliyor olmanız da açık ve net hani.Bir de dedikodu yapmayalım artık, en azından bende çok kötü durduğuna kanaat getirdim , ama inanın biriyle paylaşmasak çatlayacaktık.   
  -Bir de nefret etmeyelim bence bu insanı mutsuz yapıyor,konuşmamak, selamlaşmamak , huzursuzluk katsayımızı günden güne arttırıyor.Şöyle yukarıda yazdıklarıma bir baktım da maddelemişim bir de sanki 'ben psikoloğum', sanki 'ben kişisel gelişim tarzı yazarım' der gibi olmuş.Yok aslında öyle değil.O an zihnimde geçenleri bir düzene sokmak gerekti.Çünkü bütün bunlar geçen gün okulun kafesinde kahve içerken gözlerimin önünden geçen farklı modellerdi.Halim komik.Yarın sınav var, benim parmaklar yine tam  klavyeye gidip gelmelik, işte öyle dedik, kahveyi önümüze çektik, yazdık çizdik. Evet çizdik. 
    Dediğim gibi kafalar karışık, karmaşığız.Ama ben artık olumsuz düşünen tarafımı tınlamıyorum.Radyoyu açıp onun sesini duyup, ama bir taraftan kendi işini yapmaya devam etmek gibi bir şey bu.İç sesiniz konuşur bazen olumlu bazen olumsuzdur.İnsanlar konuşur ve cümleleri bazen güldürür sizi bazen yerden yere vurur.Güçlü olmak onları duyarken elinizdeki işleri bitirebilmenizdir.Hayatınıza odaklanabilmenizdir.Başımıza her şey gelebilir ve her türlü kuş konabilir.Hangisini gönderip , hangisini değerlendireceğimizi bilmek gerekir. Kalite önemlidir.Yaptığınız işten, konuştuğunuz insanlardan, girdiğiniz mekanlardan kendinize bir şey katmadığınızı , artık onlara ihtiyacınız olmadığını aynaya itiraf edebildiğiniz anda, ipin ucunu yeniden kavradınız demektir.
    Durum böyleyken fazla söze ve aslında daha 98374389203948 de birini bile işleyemediğimiz halde fazla maddeye gerek yok.Rüzgar esti, fırtına koptu, saçlarım birbirine girdi, dudağımın üstündeydi, çok rahatsız ediciydi, ben de üfledim gitti...
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder