6 Şubat 2014 Perşembe

Siz, sevgili Ursula, kendinizi kaybetmişsiniz...

Attığınız o taşı, istediğiniz çemberden geçirebilmek tüm hayalinizmiş gibi davranıyorsunuz.
Benden söylemesi ama, zor işlerin peşindesiniz sevgili  Ursula.
Eldekilerle yetinmeyi bilmezmiş gibi bir haliniz var, ya da yetmiyor gibi artık size eksik kalmış yaşamlar.
Sanki her defasında içtiğiniz  şarap yeterince yıllanmamış da, yarım bırakıyormuşsunuz kalkarken masada.
Aceleniz varmış gibi...
Acele işe şeytan karışır diyenlere, karışsın diyebilecek denli bir kaçıştasınız.
Riski seviyorsunuz belli.
Sıradan bir yaşamla mutlu olamazsınız.
Bazen sadece hikayenin başını bilmek yetiyormuşçasına gözü peksiniz.
Sorumluluk duygusuna sahip olursunuz da , sorumlu olmak istemezsiniz.
Sonradan aklınız başınıza gelir ve işte o zaman da aynaya baktığınızda  bir hayli gerginsiniz.
Sonunu bilememekten ötürü dikenin üstündesiniz tabi hep , kahramanlarını düşündüğünüzden  hikayenin.
Olacaklardan veya olamayacaklardan korkuyorsunuz belki de.
Ya da her şey olacağına varır diye bütün bu endişe.
Evet , zaten  her şeyi kısmete kadere bağlayanlardan değilsiniz siz öyle.
Zorlamayı seversiniz şansınızı.
Ben öyle duydum sevgili Ursula, elbet vardır bunların fazlası azı.
Ama artık yorulmuş gibisiniz siz de başa sarmaktan
Sardığınız zaman da tekrar oynamaktan....
Başladığınız iş bitsin istiyorsunuz.
Söylediğiniz şarkı sonuna kadar dinlensin.
Hani siz de artık yarım kalanı sevmediğiniz gibi,
Çemberinize aldığınız da yarım bırakmasın istiyorsunuz bir şeyleri.
Zaten her insan konuşmasından belli eder kendini.
İyisi mi Ursula , siz kollayın hayallerinizi
Seçin bir yön kendinize ,
Dinleyin de içinizin eğrisini büğrüsünü.
Eğriyi düzeltince doğrusu çıkar çünkü.
İlla ki gelsin gitsin birileri
<Yeter ki cümleler kursunlar, sonunu getirebildikleri...>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder