25 Mayıs 2014 Pazar

Sevgili Uma'nın Clara ile Yüzleşmesi

"Az insan tanıyor ve kimseyi de sevmiyordum." 
Vladimir Nabokov, Göz 


   Bildiğin gibi değil Clara. Günden güne eskidiğimi hissediyordum. Çünkü her şeyimiz ikinci eldi. İlk başta bunu sorun etmiyordum. Durumumuz ortadaydı. Koltuklar veya dolaplar eski olsalar da bu benim için çözülemeyecek bir problem değildi. Bir terziyle anlaştım. Koltukların üzerlerine yep yeni örtüler diktirttim. Gerçekten çok güzel görünüyorlardı. Dolapların raflarına kağıt döşedim. Her şey ilk günkü gibiydi sanki. Öyle ya yuvayı dişi kuş yapar, erkek kuş dağıtır, dişi kuş toparlar, erkek kuş yine ortada bir yerlerde ya bir çorap tekini ya da içtiği kahvenin bardağını bırakırdı. Sonra şey, o koku... O kokuyu evden ve sokağımızdan çıkarmak için çok uğraştım. O eskimiş koku. Sanki hiç bir zaman rahat bir nefes alamayacakmışım gibi peşimden gelen koku. Sen de pişmanlığın, ben diyeyim bir anlık kararın kokusu... Eskiden bu kadar farkında değildim kokuların insan hayatında kapladığı yerin, değerin. Öyle ki her 4 ayda bir parfüm değiştirirdim, kendi kokumu bir türlü bulamamıştım, bundan olsa gerekti o telaşım. Her neyse, farklı oda kokuları aldım. Her yere sinsin diye çok uğraştım. Sonunda başardım, en azından ben öyle sanmıştım..

  Bildiğin gibi değil Clara. Bu yeni yere alışmaya çalışırken çok yoruldum, yıprandım. Gidersem bir yerlere veya o gelirse benimle  her şeyi halledebiliriz sanmıştım. İkinci elden olma bir yaşamımız vardı sanki. Bu öyle bir his ki, sanki ben hiç yeni olamayacakmışım veya elini tutan ilk kişi kalamayacakmışım gibi. O vitrinde görüp, "aa yeni çıkmış, kesinlikle benim olmalı" dediği ayakkabılardan biri, ya da bir bara girdiğinde, "şurada tek başına oturan kızı daha önce görmemiştim, hmmm tanışmalıyız belki de" dediği kızlardan biri de olamayacakmışım gibi. Bana hiç yeni olduğumu hissettiren şeyler yapamayacaktı. Özenle temizleyip bir kenara koymayacaktı veya eskir diye düşünüp bir süre evde bekletmeyecekti beni. Öyle de yapmadı zaten. Bıraktı ve gitti.
O yeni insanlar tanıyordu ve ben ikinci kez farklı bir kişi olarak tanıştığım insanlarla yetinmeye çalışıyordum. "Az insan tanıyor ve kimseyi de sevmiyordum." (Vladimir Nabokov)
O kadar isteksizdim ve o kadar karar vermiştim ki bu ismini bile söyleyemediğim kasabadan ilk fırsatını bulduğumda tüğeceğime (sanki daha önce hiç bir yerden tüğmemişçesine), kimsenin telefon numarasını bile bir kenara yazmak istemiyordum. Başıma bir şey gelse ve birini aramam gerekse, ben aslında orada hiç yoktum. Bir kuyuya düşebilirdim mesela ve bu kasabada her şey gelebilirdi başıma. Düştüğüm kuyudan bağırsam, bir kaçı beni duysa bile bana yardım elini uzatamayacak kadar sevmiyordum kimseyi, e onlar da beni...
Gitmesem olurmuş, ama gittim. İnanmak gibi bir hata ettim. Ufacık da olsa bir inancım vardı yeniden başlayacağıma dair, çünkü insan dediğin inanmazsa delirir.

    Bildiğin gibi değil, işte orada anladım yaşadığı şeyleri ikinci kez yaşamak insanı nasıl bezdirir. Üzgünüm Clara, belki tüm bunları duymak istemezdin ama tek arkadaşım sendin ve başka kimse yoktu arayabileceğim. Şimdi gerçekten yok olup gideceğim ve korkarım, yine de değişemeyeceğim.
İşte garip bir şarkı, şimdi sana dinletmek istediğim;
http://www.youtube.com/watch?v=ZgTers13LtE














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder